9 Eylül…
Türk Tarihi’nin en şanlı evresini oluşturan “Zafer Koşusu”nun Kordon rıhtımında
sona erdiği, istilâcı emperyalizme son darbenin vurulduğu kutlu gün…
*
I.Dünya Savaşı’nı kazanan İtilâf Devletleri’nin, Osmanlı İmparatorluğu ile imzaladıkları Mondros Ateşkes Anlaşması(30 Ekim 1918)’nın ardından, topraklarını işgal etmeye başladı. İtilâf Devletleri’nin savaş sırasında bir sırtlan payı gibi paylaştığı Gizli Antlaşmalar doğrultusunda başlayan işgallerini, yöneticiler sessizce boyun eğerek karşıladı. Çünkü işgallere geçici gözüyle bakılıyordu. Paris Barış Konferansı’nda İngiltere’nin bin yıllık Yunan Megalo İdeasını gerçekleştirdiği, kara gün 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali, bu sanının doğru olmadığını kanıtladı. İzmir’in işgali yurtta büyük tepki yaratırken, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz için tehlike çanları çalmaya başladı. Oralarda da Pontus Rum Devleti ve Ermenistan’a katılacak 6 Eyalet tasarılarda yer almıştı. Bu olayla başlayan Kuvayı Milliye Hareketi; Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkmasıyla; mitingler, dernekler, kongrelerle ulusal bütünlüğü sağlayıp, Millî Mücadele’yi başlattı.
Bu süreçte arka arkaya kazanılan I.İnönü, II.İnönü, Aslıhanlar-Dumlupınar Savaşlarıyla eldeki imkânlar erimeye başlayınca, Kütahya-Eskişehir Savaşlarında ordumuz geri çekilmek zorunda kaldı. Türk Tarihi’nin Kanije ve Çanakkale’den sonra en önemli savunma savaşı Sakarya boylarında yapıldı. Sakarya Meydan Savaşı ile düşman ilerleyebildiği son noktada durdurulup, yurdun kurtarılması yolunda önemli adımlar atıldı. Bir yıllık hazırlıktan sonra ordumuz eğitim ve araç-gereç yönünden saldırı yapacak duruma getirildi.
26 Ağustos 1922 sabahı titizlikle hazırlanan taarruz plânı uygulamaya konuldu.
*26-30 Ağustos 1922’de yapılan “Büyük Taarruz”, Millî Mücadele’nin son evresidir.
*30 Ağustos günü Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat yönettiği
“Başkomutanlık Meydan Muharebesi”nde bir gün içinde Yunan ordusunun en önemli bölümü etkisiz hale getirildi. Beş gün içinde, taarruz plânı başarıyla uygulanıp, zaferle sonuçlandı.
31 Ağustos günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa,
Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa,
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa,
Ordu Komutanları Yakup Şevki ve Nurettin Paşa’ları karargâhını kurduğu
Çalköy’de toplayarak, kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızla takip edilmesini ve İzmir ile dolaylarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Ege’ye yayılmalarını bildirdi.
1 Eylül’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordulara bir bildiri yayımlayarak şu tarihi emrini verdi:
“Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!..”
(O zaman Ege’ye Akdeniz deniyordu.1934’te Ege adı verildi.)
Böylece düşmanın sonu belirlenmiş oldu. Çalköy’de verilen bu tarihi emir üzerine; İzmir’e ulaşmak için Mehmetçik hızla öne atıldı. Öyle hızlıydı ki, komutanları dinlemiyor, bir an önce varmaya çalışıyordu. Bu hızla Başkomutanın savaş öncesinde belirlediği 15 günlük süre, 14. gün tamamlandı…
31 Ağustos’ta başlayan amansız takip sonunda Türk kuvvetleri 2 Eylül’de yıkıntılar haline gelmiş Uşak’a girdi. Burada Yunan Ordusu Başkomutanı General Trikopis tutsak edildi.
Takip Harekâtı insan üstü bir hızla ilerledi. Türk askeri dinlenmek ve uyumak istemiyordu. Çünkü kurtardığı her kasabanın, köyün, şehrin Yunanlılar tarafından yakıldığını, bölgedeki Türklerin de acımasızca katledildiğini görmekteydi.
9 Eylül günü I. Kolordu Kemalpaşa’ya, II. Kolordu Manisa’ya, IV. KolorduTurgutlu’ya ulaştı. Kuzeyde Kazancıbayırı’nda Yunan mevzilerine taarruz eden III. Kolordumuz düşmanı atarak Bursa’ya ilerledi.
Türk süvarileri 3 yıl, 3 ay, 25 gün yas çeken İzmir halkının sevinç göz yaşları arasında, 9 Eylül sabahı İzmir’e girdi. Ahmet Zeki (Soydemir) komutasındaki 2. Süvari Fırkası ve hemen ardından Mürsel (Bakü) komutasındaki 1.Süvari Fırkası, ardından Kurmay Albay Suphi (Kula) komutasındaki 15. Süvari Tümeni, üç ayrı koldan İzmir’e girerken, birkaç yerde hafif ateşle karşılaşmaktan başka bir olay olmadı. Kordon’dan geçerken bir İngiliz birliği tarafından selamlandı. Türk bayrağı, Yüzbaşı Şerafettin (İzmir),Teğmen Ali Rıza (Akıncı) ve Teğmen Hamdi (Yurteri) tarafından Hükûmet Konağı’na, Yüzbaşı Fikret (Yüzatlı) tarafından Sarı Kışla’ya, Üsteğmen Selâhattin (Selışık) tarafından Kordon’daki postahaneye, Takım Komutanı Teğmen Celil, Üsteğmen Arif ve Yedeksubay Besim tarafından Kadifekale’ye, Binbaşı Zekai (Kaur) ve Bombacı Ali Çavuştarafından Karşıyaka’ya çekildi.
I. Süvari Tümeni Komutanı Mürsel Paşa bir Fransız harp gemisi telsizi vasıtasıyla, İzmir’e girildiğini Ankara’ya bildirdi. İzmir’de Türk halkının sevinci o kadar büyüktü ki, askerlerimizi sevgi sağnağıyla karşıladı.
Başkomutan, İzmir’in kurtuluşunu ordulara şu tarihi mesajla bildirdi:
“İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedakârlığı hürmet ve takdirle anarım. Elde edilen büyük muzafferiyetin yapıcısı olan kıymetli arkadaşlarıma en içten teşekkür ve tebriklerimi bildiririm. Orduların bundan sonra verilecek hedeflerin alınmasında da aynı fedakârlık yarışmasını göstereceklerine inancım tamdır”.
Başkomutan, İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf Bey'e gönderdiği telgrafta, genel durumu bildirdi:
“Birliklerimiz İzmir doğu sırtlarında düşmanın son direnişini kırdıktan sonra bugün mağlup düşmanla beraber İzmir'imize zaferle girdik. Ben yarın öğleden itibaren İzmir'de bulunacağım.”
9 Eylül günü Menemen yakılmadan kurtarıldı. Seydiköy kuvvetlerimizin eline geçti. Akıl almaz bir hızla ilerleyen piyade birlikleri de bir gün sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile birlikte İzmir’e girdi.
*
18 Eylül 1922 tarihine kadar yapılan Takip Harekâtı ile bütün Batı Anadolu’daki Yunan askerleri sınırlarımız dışına çıkarıldı. Takip Harekâtının başarı ile sonuçlanması, yalnız Batı Anadolu’yu savaşmadan Yunanlılardan temizlemekten ibaret değildi. Türk ordusunun yaptığı bu harekât ile İzmit bölgesinden İstanbul Boğazı’na, Balıkesir bölgesinden Çanakkale Boğazı’na kadar, diğer stratejik hedefler de büyük bir ustalıkla İtilaf Devletleri’nin işgalinden barış yoluyla kurtarıldı.
Takip Harekâtı; Türk ordusunun kahramanlığı yanında askerî ve siyasî alanda gösterdiği yüksek sevk ve idare ile birlikte kudret ve kabiliyetini de ispat eden büyük bir eserdir.
İzmir’in Kurtuluş sevinci vatan ve İslâm Dünyası’nı sararken, 13 Eylül Çarşamba günü, Ermeni mahallesinde üç ayrı yerde alevler fışkırmaya başladı. Öğle saatlerine doğru rüzgârın da hızlanmasıyla alevler kentin önemli bir bölümünü sardıı. İzmir itfaiye örgütü olanca gücüyle yangını söndürmek için uğraş vermesine karşın, yangın denetim altına alınamadı. 15 Eylüle kadar aralıksız devam eden yangın, bu tarihte kontrol altına alınıp, 18 Eylül günü tamamen söndürülebildi.
Yangında İzmir'in önemli bir bölümü yok olup, 20-25 bin civarında yapı yandı. Alan olarak, İzmir'in 2 milyon 600 bin metrekarelik yerleşim parçası yok oldu. Bu alan Türk mahalleleri dışında kalan kent parçasının dörtte üçüydü. İzmir'i İzmir yapan önemli öğelerden birisi olan I. ve II. Kordon da büyük tahribata uğrayıp, eski İzmir'den sadece şehrin kenarları ve ortada tamamı yanmış koca bir delik açıldı.
Bu felaketten başka, Kurtuluş Savaşı sonrasında İzmir'de büyük bir nüfus boşalması oldu. Bu göçle birlikte, İzmir'in bütün ticaret ve sanayii durdu. Kentin zenginliğini sağlayan sermaye de kenti terk etti. Savaş sonrası İzmir'ine baktığımız zaman, boş, terk edilmiş ve yanmış bir kenti görürüz. İzmir’in bu küllerinden daha sonra Millî İzmir doğdu…
*
*İzmir’in Kurtuluşu’nun Önemi
-Türk Ordusunun kazandığı bu zafer, Mudanya Ateşkes Antlaşması’na giden süreci başlattı. Türkiye, 11 Ekim 1922 tarihli Mudanya Ateşkes Anlaşması’ndan sonra 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nı imzaladı.
-Böylece Türk milleti, varlığını bütün dünyaya, savaşarak kabul ettirip, bağımsızlığını kazanmış oldu.
-İstanbul’un Fethinden sonra Fatih’in dediği gibi, Mustafa Kemal Paşa da;“Truva’nın öcünü aldık!..” dedi.
-Zafer, öldü sanılıp mirası paylaşılan bir milletin, güven duygusunu yükseltti,ulusal bilinç ve yeteneğini diriltti.
-Yeni Türk Devleti’nin çağdaşlaşma yolundaki girişimleri burada başlatıldı.(İzmir İktisat Kongresi)
-Kuzey Ege ve Marmara Bölgesi savaşsız geri alındı. Boğazlar, Musul, Hatay dışındaki Misak-ı Millî sınırı yeniden çizildi. Musul dışındaki yerler, daha sonra görüşmelerle geri alındı.
-Anadolu’nun ebedî Türk yurdu olduğu bir daha kanıtlandı. Malazgirt veMiryokefalon’u tamamlayan bir halka oldu.
-Asi diye küçümsenen bir Türk, üç yıllık kavga sonunda, görünüşte Yunanlıları yendi, ama gerçekte İngiltere Hükûmeti ve ünlü Başbakanı Lloyd George’u dize getirmişti. Bir Makedonyalı, bir Kelt’in sırtını yere getirmişti.
-Yunanistan’da İhtilâl çıktı, Venizelos yönetimi ele geçirdi.
-Türk milleti, Avrupa emperyalizmine şöyle diyordu: “Buraya kadar… Artık daha öteye gidemezsin!”
-Bayrağın bir milletin onuru olduğu için çiğnenmemesi gerektiği dersi, İzmir’de tüm Dünyaya verildi.
***
*İzmir'de Düşman Bayrağına Saygı
Aynı gün öğleden sonra bir atın kuyruğuna bağlanmış yerde sürüyen Yunan bayrağını görünce "Bayrağı ters taşıyabilirler fakat; yerde süründürmesinler, bu bizim adetlerimize yakışmaz" diye haber gönderir ve bayrak atın kuyruğundan kaldırılır.
Daha sonra Mustafa Kemal yanına yazar Ruşen Eşref'i ve yaverlerini alarak otomobiline biner, biri otomobilinin önünde diğeri arkasında yer alan iki kısraklı süvari bölüğünün arasında, Konak Meydanı'ndan Karşıyaka'da onu konuk etmek için hazırlanmış eve gitmek üzere ayrılır.
Karşıyaka'daki kalacağı eve geldiğinde evin mermer taraçasına çıktıktan sonra kapının önüne ipek bir Yunan bayrağı serilmiştir. Üzerine basılacak bir yol halısı gibi yayılmıştır. Kadın ve erkek orada bulunan İzmirliler:
“Buyurunuz geçiniz.... Bizim öcümüzü yerine getiriniz. Yabancı kral bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin, bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir”diye yalvarıyorlardı. Mustafa Kemal yerde serili bayrağın önünde durur, ağlayarak yalvaran kadın ve erkeklere tatlılıkla bakarak;
“O geçmişte kötü etmiş. Bir milletin istiklalini temsil eden bayrak çiğnenmez. Ben onun hatasını tekrar edemem” der. Bayrağı kaldırtır ve bembeyaz mermerlere basarak içeri girer.
* Atatürk İzmir Hemşehrisi
İzmirliler Atatürk'e 14 Eylül 1922 tarihinde hemşehrilik teklif edince, Atatürk tarafından kabul edilir. Atatürk, 24 Eylül 1922 tarihinde yazdığı mektupta:
“İzmir Muhterem Hamiyetli Ahalisine
İzmir Belediye ve Yönetim Meclisleri aracılığı ile bana İzmir Hemşehriliği sanı verildiğini öğrendim. Ülkemizin Akdeniz'e karşı ışığı olan, düşman işgalinden kurtulması için bütün ülkeyi seve seve yıllarca sıkıntılara sürüklemiş bulunan İzmir'imizin hemşehrileri arasında sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve övünç olmuştur.
Bundan yaklaşık üç yıl önce İzmir felaketi ile yüreği en büyük üzüntü ve aynı zamanda en güçlü bir inanç kararlılığı ile çarpmış; başladığımız bağımsızlık savaşında bana en güçlü umutları vermiş olan yiğit Erzurum halkı da beni hemşehrileri arasına almakla ödüllendirmiş oluyordu.
Bana ulusal savaşımızın, önemli bir girişiminin başlangıcını anımsatmakta bulunan Erzurum hemşehriliğine, savaşımızın zaferini müjdeleyen İzmir hemşehriliğini ekleyerek, değerli bir ödül vermiş İzmirli hemşehrilerime sevgi ve bağlılıkla teşekkürlerimi sunarım. İzmir'in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka özel ve içten bir ilgi ile çalışmak, benim için bir ülkü olacaktır.
Hepinize selam ve sevgi hemşehrilerim" der.
*
*9 Eylül Süvariler Günü
26 Ağustos 1922'de başlayan ve 30 Ağustos günü zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz'da, Türk Süvarilerinin Çevirme Harekâtı ve 9 Eylül 1922'de İzmir'de son bulan Takip Harekâtı, Kurtuluş Savaşımız’da çok önemli bir yer tutar.
9 Eylül 1922'de Yüzbaşı Şerafettin komutasında İzmir'e giren Süvari birliğimizin Hükümet konağına bayrağımızı çekişi yıllardır hafızalardan silinmemiştir.
Bu başarının anısına 9 Eylül, “Süvariler Günü” olarak, başta emekli süvarilerimiz olmak üzere büyük illerimizde törenlerle kutlanmaktadır.
*Kaynakça
-Ergun Aybars : Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-I, s.334-341, İzmir-1984
-Hamza Eroğlu : Türk İnkılâp Tarihi, s.252257, İstanbul-1982
-Kâzım Özalp : Millî Mücadele-I, s.233-236, Ankara-1988
-Lord Kinross : Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu-II, s.507-510, İstanbul-1966
-Selâhattin Tansel : Mondrostan Mudanya’ya Kadar, C.IV, 161-197, İstanbul-1991
-Şevket Süreyya Aydemir : Tek Adam, C.II, s.619, İstanbul-1971
-Türkmen Parlak : Yunan Ege’den nasıl Gitti?, s.184-535, İzmir-1983
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder