30 Kasım 2014 Pazar

TOPLUMLARIN DÖNÜŞÜMÜNÜN SON ÖRNEĞİ: MOBİL PAZARLAMA

     İşletmeye Giriş dersinde Sir Tamer Koçel Pazarlama konusuna kısa bir giriş yapınca hayli ilgimi çekti. Verdiği ödevden yola çıkarak ülkemizde ve dünyada pazarlama konusuna dair araştırma yapmak istedim ve soluğu çeşitli makale sitelerinde ve bu konuyla ilgili izleyebileceğim konferans videolarında bulup notlarımı almaya başladım.

     İlk başta dikkatimi çeken, her kulvarda kendisini gösteren internet artık bu sektörde de kendisine pastanın en önemli dilimini ayırmıştı. Hatta bu artık mobil pazarlamaya doğru ilerlemekte. Telefonların artık vücudumuzun bir parçası olduğunu düşünürsek bu değişime ayak uydurmamız pek uzun sürmedi ve artık pek çok şirket için vazgeçilmez konumda.


Peki, şirketleri bu mobil pazarlama alanına yönlendiren etmenler nelerdir? Kısaca onları sıralamak gerekirse:

1) Ölçümlemesi kolaydır: Mobil pazarlama kampanyasında net olarak kampanyanın hedef kitlesi sayıca belirlenebilmekte, ulaşmak istenen kişilerin geri dönüş oranları doğrudan doğruya tespit edilebilmektedir.

2) Geri Dönüş oranının yüksek olması: Belirlenen hedef kitleye gönderilen mesajların, ilgisi olmayan kitleyle kıyasla çok daha yüzdeli bir şekilde geri dönüş alması.

3)Fonksiyonellik ve Özellikler: Hedef kitlesi olan genç kesimin bu uygulamaları çabuk benimsemesi,eğlenceli bulması ile basit ve kullanışlı aplikasyonların geliştirilmesinin yanı sıra eğlence,iş,alışveriş sektörleriyle de entegre edilmesi mobil alanı hayli albenili kılıyor.

4)Bölme ve hedef müşteriye ulaşma kolaylığı: Bir kampanyayı tanıtmak için müşterinin izinli datalarını kullanmak için operatörlerinden müşterinin ağırlık verdiği konunun belirlenmesiyle birlikte ona yönelik daha cazip gelen avantajlar uygulanabilir.

5)Maliyetinin düşük olmasıMesela bu konuda Coca-Cola ve Pepsi'yi örnek gösterebiliriz. Bundan 1-2 sene öncesine kadar.promosyon olarak kapaklar karşılığında tabak,penguen,kavanoz vs. verirken artık bu günümüzde konuşma hakkı, internet pakedi gibi değişiklikler göstermekte. Bunun şirketlere en önemlisi getirisi ise işin lojistik yükünü hafifletmek ve bu sırada GSM operatörüyle etkileşim içinde olup oradan da kâr marjinalini artırmak.

6)Kitlesel değil bireysel olması: Müşterinin sevdiği şeyler,yaşadığı coğrafya,satın alım gücü ve seçenekleri göz önünde bulundurulur ve ona yönelik kişisel pazarlama stratejisi geliştirilerek nokta atışın yapılması sağlanır.

7)Karşılıklı etkileşim sağlanması: Günümüzde müşterinin gözünde bağımlılık yaratan markalara bakarsak bunlar, müşterisiyle pek çok konuda istişarede bulunan ve mobil hayatta interaktif bir alan oluşturarak onların fikirlerine değer verdiğini göstermekte ve bu şekilde yeni çıkan ürünlerini en kısa sürede büyük bir network'e tanıtabilmektedir.


     Sonuç olarak mobil pazarlama, günümüz teknolojik olanaklarıyla beraber çok etkin bir pazarlama seçeneği haline gelmiştir.
Kişilerin hareketliliği ve  cihazların taşınabilirliği, bilgi toplumunun artmasıyla beraber önemli bir hale gelmiştir.Geçmiş uygulamaların mobil ortamda sentezlenmesi ve yeni uygulamaların ortaya çıkarılması ile birlikte günümüzün en etkili pazarlama türü olduğunu söyleyebiliriz.




12 Kasım 2014 Çarşamba

Ülkemizde AR-GE ve İnovasyon Konusundaki Eksiklikler ve Ona Yönelik Çözüm Önerileri

     Son yıllarda tüm dünyada bu iki kavram kendine büyük bir yer edindi: AR-GE ve İnovasyon.Özellikle bilişim ve yazılım sektörlerinin hayatımızda bu kadar çok yer edinmesiyle beraber yeni ekonomik faaliyetlerde önem kazanmaya başladı.Dünyadaki yerinin hatırı sayılır olduğunu söylemiştik,bizde ise yeni yeni önem kazanmaya başladı.Şu anda ülke giderlerinin %1’ini oluşturuyor.(6.5 milyar $) ‘’2023 hedefleri’’ olarak belirlenen listede 2023 yılında bunun 30 milyar $ ile %3 olması bekleniyor.


     Tahmin edileceği gibi bu sektörün kilit noktası girişimcilik.Bizde bu kulvarın ilerlemeye geç kalmasının sebeplerini ele alacağız.Ama ben öncelikle bu alana yönelmiş insanların karşılaşacağı dört zorluğu sıralamak istiyorum.Aslında ilk üç aşamada zorluk var daha ziyade.Eleği geçip süzülürseniz son aşamada sizi zafer bekliyor.

A )  Yoksay Kapısı: Bu aşamada girişimciliğe başlamış herkesle aynı konumdasınız. Kafanızda bir fikir,proje vardır ve bunları çevrenizdekilere sunmak; onlardan olumlu ve olumsuz eleştiriler almak istersiniz fakat maalesef çevrenizdekilerin vereceği tepki bu aşamada ‘yok saymak’ olur.

B )  Alay et kapısı: İlk aşamada kendinize muhatap buldunuz ve projenizi anlattınız.Farklı bir perspektife sahipsiniz ve bunun getirisiyle alışılmadık bir şey sunmanıza rağmen sizinle ve eserinizle alay edilir.Ciddiye alınmaz.Bu mantığa göre gerekli olan her şey bulunmuş,keşfedilmiştir.Bundan sonraki tasarımlar gereksizdir.

C )  Sizinle savaşılması: Eğer pes etmeyip projenizi anlatmaya devam edip,onları ikna ederseniz bu sefer ‘kabullenememe’ evresi devreye girer.Çünkü siz inovasyon maratonunda koşarak eski köye yeni adet getirmişsinizdir ve bu eski köyün ağaları ve sakinleri tarafından pek hoş karşılanmaz

D )  Benimsenme kapısı: Onlara bunun pek kötü bir şey olmadığını,aslında hepimiz için yapılan bir girişim olduğunu anlatmayı başardınız ve ikna ettiniz.Artık tamamdır! İlk 3 zorlu kapıdan geçtiniz ve başarının kapısının anahtarı elinizde demektir.
     
     
     Bunlar girişimci olmak isteyen nadide insanların karşılaşacağı zorluklar.Peki, şimdiki sorumuz: Neden bu alana nadide insanlar yöneliyor? Maddi ve manevi bu kadar albenili değil mi gerçekten? Benim bu noktada 8 tespitim var,onları paylaşmak istiyorum.

      1)      Düello yok pusu var: Aslında bu kavramı dahili girişimciler için kullanıyordum ama artık bireysel girişimciler için de geçerli. Yani bir girişimciyle diğeri arasında ‘’ben daha faydalı şeyler bulacağım’’ düşüncesi değil de ‘’onunkini nasıl batırsam’’ fikri var. Bu da zaten daha en baştan işi baltalıyor.
      2)      Akıl yerine kurnazlık: Toplumumuzda aslında yaratıcı insan problemi yok.Buna kurnazlık yaparken söylenilen yalanlardan,kurulan cümlelerden anlayabiliriz.Ülkede çıkarı için kurnazlığa giden değil de aklını yararlı şeylere yatıran insan eksiği var.
      3)      Sabır yerine telaş: Mesela dahili girişimcileri ele alalım.Çalıştıkları firmalarda patronlar onlardan sürekli bir şeyler bekler.Daima aktif olmaları gerekir.(Aktiften kastım bir şeyler üretmeleri) Belli bir süre sonunda elle tutulur(!) bir şey yoksa yollar ayrılır.Patronunun gözüne girmek isteyen girişimci bu yüzden ya (ç)alıntı ya taklit ya da niteliksiz projelere yönelir.Amerikalıların bu noktada bağımsız ve özgür çalışılabilmesi için kurdukları NYIT(New York Instute of Technology) muazzam bir örnek.
     4)      Merak yerine Biat: Yine firmalara bağımlı olarak çalışan girişimcilerin karşılaştığı problemlerden biri. Asıl amaç bir süre sonra patron ya da yönetim kurulunun hoşuna gidecek ya da ‘gerekli gördüğü’ şeyleri tasarlamak oluyor.Bu sefer ilginç bulduğu,merak ettiği şeyleri değil de istenilen şeylere yoğunlaşıyor bu da biat geleneğinin girişimciliğe darbesi denebilir.
     5)      Herkes her şeyi biliyor: Aslında buna karşılaşılan engellerde de değinmiştik.Ülkede bilgi açığı yok,her şey tamam gibi.Fakat tabii ki gerçek böyle değil. Her geçen gün yenilenen teknoloji ve ekonomi gösteriyor ki ‘’değişmeyen tek şey değişimdir’’
     6)      Özgün yerine taklit: Düşünme anlamında biraz tembel bir toplum olduğumuz özeleştirisini yapmak gerekir.Bu yüzden yeni bir şey üretmektense hazıra konmak daha kolayımıza geliyor.Bu da tabi sadece kendimizi kandırmamıza neden oluyor.
     7)      Ödül yerine ceza: Aslında bu son yıllarda biraz biraz aşılmaya başlandı.Fakat hâlâ geçerliliğini koruyor.Yani bir şey bulmak istediğinizde size verilen tepki ‘’öyle mi,gel bakalım neymiş’’ değil de ‘’hadi ordan sende’’ oluyor.
       8)      Farkındalık : Bu da yine çeşitli konferans,eğitim ve etkinliklerle aşılmaya çalışılan bir kavram.Artık devlet dairelerinde de özel sektörde de kontenjanlar fazlasıyla dolmuş durumda,bu da insanları yeni şeylere yönlendiriyor tabi.Bu da insanların inovasyon,ar-ge gibi kavramların fark etmesine olanak sağlıyor.

     Gözlemlediğim kadarıyla ülkemizde AR-GE ve inovasyona bakış açımıza değinmeye çalıştım.Ülkemizde bu konuda yeni yeni çalışmaların başladığını söylemiştik.İlk aklıma geln ise Zorlu’nun Venüs adlı yerli telefonu çıkarması.(RAM yabancı olsa da geri kalanıyla yerli malı).Geçen yıl 90 milyon telefon için 2.7 milyar dolar verdiğimizi düşünürsek sektörün büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor.

     Bu arada kendimizden bahsettik,biraz da karşılaştırma yapalım.1960 yılında bizde askeri darbe olan bir başka ülke daha darbe olmuştu:Güney Kore. O dönemde dünyanın sefalet içindeki ülkelerinden biriyken şu anda Kişi Başı Milli Geliri 20 bin dolar seviyesinde.En çok tanınan telefon markalarından Samsung’u bünyesinde bulunan ülke.Bunun pek çok sebebi var tabi,ilki; devletin yabancı firmalara uyguladığı kota uygulaması. Sonrasında ülkenin seferber olup bu konuyla ilgili kafa yorması ve daha nice sebepler.

     Aslında bizlerde ‘inovasyon’ kavramı süreklilik ifade etmese de pek de yabancı değil.Hatta bizdeki tarihinin Cumhuriyet’in ilk yıllarına dayandığını bile söyleyebiliriz. –Mekanları cennet olsun- Vecihi Hürkuş,Nuri Demirağ ve Selahattin Bey’in yaptıkları 8 teyyare bunun en iyi örnekleri.Cemal Gürsel zamanında yapılan devrim arabaları da gayet iyi bir örnek.Bu araçlardan birine Cemal Gürsel’in binip kısa bir gezi yaptığını bile düşünürsek kat edilen aşama daha iyi anlaşılabilir.

     Bunların hülasası bizde o potansiyel var fakat önümüzde sorunlar ve o sorunlara getirilmesi gereken çözümler var.İçtimai konulara değinmiştik,işin bir de finansal boyutu var.O da enflasyonist ekonomi.Yani en açık ifadeyle her hafta ürünün fiyat değişimi.Bu konuda kendimce yaptığım çözüm önerileri ise maddeler halinde sıralarsak şöyle:

1)Merak

2)İhtiyaç Envanteri

3)Farklılıkları Keşfetmek

4)Uzmanlık Değil Tutku

5)Hatayı Hak Olarak Tanımlama

6)Sabır

7)Başarısızlığı Yönet ve Bütçele

8)Fikri Suçlama ve Yargılama

9)Ödüle Ortak Et

      Tüm bunları hallettiğimizde bizlerde küresel yatırımcılar,girişimciler çıkarabiliriz.Yeter ki inovasyona ve AR-GE’ye gönül verenlerimiz bu yolda devam etsinler yoksa keşfedilecek çok şey var.Mesela IBM yazılımı keşfettiğinde ofis programlarını da ondan bekliyorlardı fakat sonra Microsoft diye bir şey çıkıverdi.Ardından Google denen şirket arama motorunu buldu ve çok büyük bir ihtiyacı ortadan kaldırdı. Google Plus hamlesiyle herkes sosyal medya atılımını ondan bekliyordu fakat bu sefer devreye Facebook,Twitter gibi uygulamalar girdi.Yani sınırsız insan ihtiyaçlarını karşılamak için eldeki veriler fazlasıyla yeterli; yeter ki içimizdeki girişim ruhu eksik olmasın..

Kaynakça:
http://en.wikipedia.org/wiki/New_York_Institute_of_Technology